Duvarıma astığım belki de binlerce yapışkan kağıt notlarını yazıya dökmek için tek tek, tekrar okuyacağımı daha önce söylemiştim. Bugün üst üste gelen, hafif buruşuk sarı kağıtlara bakarak yazı konusu etmek istedim.
Okuyup, sonrasında neler yaşadıktan sonra bunları not aldığımı düşündüm. Hatırlayabildiğim kadarıyla; meğer ceviz kabuğunu doldurmayacak olayları ve şu an iğrenç bulduğum insanları ne kadar da olmaması gerektiğince önemsemişim.
Hüzünlü değilim, mizacım böyle.
Rina – Şarapçı (Erdal Tosun)
Günlük tutamama heyecanı
Hep en yorgun zamanlar da günlük tutmak isterim. Yorgunluğum, sımsıkı tuttuğum kalemin ucundan, kağıdın damarlarına akacakmış ve kendimi olmayan bir benliğe bürünecekmiş gibi, hatta süper kahraman olacakmış gibi hissederim. Süper kahraman olmak için olması gerekenden fazla yorgun olduğumu hatırlar, sadece “Sevgili günlük” yazabildiğim kağıdı, içi sigara izmaritleri ve buruşmuş kağıtlar ile dolu çöp kutusuna atar yatağıma dönerim.
Matematik ve insan
Bir insandan, bir insanı çıkardılar. Geriye bir insan kaldı. Oysa hayat bir matematik olsaydı, bu çıkarmanın adı veda değil, işlem olacaktı. Bu işlemin sonucu ise sıfır kalacaktı. Fakat çıkandan ziyade geriye kalan insan için bile hâlâ hayat devam ediyor. Ve hayat bir insan nefes alabiliyorken sıfırlanamaz.
Başka gün görüşelim
İnsanın hayallerini kaybetmesi kadar kendini utandıracak bir şey yoktur derler. Ben bugün hayallerimi kaybettim. Tam olarak kendimden utanıyorum diyemem ama aynaya bakıp, kendimle yüzleşecek güce sahip değilim. Kendimle yüzleşip, yeni hayaller kurabildiğim günlerde buluşmak dileğiyle. Aralık ayı bambaşka olacak!
Aldatılmadım, aldandım
Her medcezir yaşandığında hayatım mutluluktan sel olup taşacakmış gibi hissettim. Fakat bu gel-gitler her seferinde içimden bir parçamı koparıp götürdü. Duygularım köreldi, inancım zayıfladı, bakış açım daraldı, hayal penceremin manzarasını sis bulutları kapladı hatta “iyi olur inşallah” vurdumduymazlığımı bile neredeyse tamamen kaybettim. Çünkü gördüm ki hiç bir şey, hiç bir zaman iyi olmuyordu ve zaman hiç bir şeyin ilacı değildi. Bunları yaşamamın tek sebebi ise aslında benim. Aldatıldım değil, aldandım. Tabi ki kimsenin melek olduğunu düşünmüyordum. Bundan dolayı aldatılmadım fakat herkesin melek olduğuna inanmak istediğim için aldandım.
Bir göç hikayesi
Her gün kafesten çıkar çıkmaz camın kenarına gidip, dışarıyı izleyen bir kuştu. Biliyordum ki pencere açılsa tek bir saniye bile düşünmeden gidecekti. Karşılıklı yanlışlarımız olmuştu elbet, fakat yaşanan güzel günler hepsine çizgi çekebilecek kadar kıymetliydi. Bir kaç senedir neredeyse her gün O, camın kenarında dışarıyı izleyip, hayaller kurup, şarkılar söylerken, ben elimde pencere kilidi ile gidecek korkusunu içimde yaşadım. Bir yolunu arayıp, bulup çıkmasın diye evden dahi çıkmıyordum. Her anı onunla dolu dolu yaşamaya çalışıyordum. Korkunun beni kendi kafesime hapsettiğini fark ettim. Platonik bir sevgi mi yaşıyordum? Bırakıp gider miydi? Nereye gidecekti? Gitse ne yapardım? Cevabını öğrenmenin tek bir yolu vardı, o pencere açılmalıydı. Bir gün kilidi açtım. Kuş yanıltmadı beni.
Gitmek lazım
Bir kafatası dolusu hüzün ile geziniyorum bu aralar. Gittiğim yollar hep aynı anılara çıkıyor. Gitmek lazım diyorum kendime. Bugüne kadar gidebildiğim yollardan çok daha uzaklara gitmekten bahsediyorum. Yaşanmışlıkların, mağlubiyetlerin ve bekleyişlerin olmadığı yerlere gitmek.
Sineklik boyutları
Mutfak için, boy 195.5 cm, en 75 cm. Yatak odası için, boy 109.5 cm, en 61cm. Çocuk odası için, boy 155.5 cm ve en 58 cm. Dışarıdan hiç bir haşere ve kötülük girmemeli çatıma. Bundan dolayı ölçüleri alınmış tüm deliklerin kapandığına emin olmalıyım. “Unuttuğum bir şey olmalı.” diyorum. Ölçü alıp, sineklik takmak kadar kolay olmamalı zarar veren şeylerden korunmak. Nereyi gözden kaçırdığımı düşünmek için dışarıdan geldiğim gibi oturdum yere. Otururken saçlarımdan is, dirseklerimden kin, ellerimden hırs, bacaklarımdan toz, paçamdan suçsuz yere yok ettiğim umutlar döküldü. Aynada kendimle göz göze geldim. Gördüğüm surata “Sinekler insanlardan çok daha masum, bırak delikler açık kalsın.” dedim.