Bazı yazıları yazmadan önce, yazı içeriğinden çok başlığı düşünürüm ve genelde yaratıcı olmayan standart şeyler çıkararak başlık atarım. Fakat bu yazı için olay akışı böyle değil, çünkü hayata dair duruşumu, yakın çevreme ve çalışanlarıma verdiğim tavsiyenin en büyüğünü sizlerle paylaşıyorum; “kaostan beslen!”
Stresle birlikte yaşamak
Bu denli mühim bir konuyu gözardı ediyordum ve üzerine paylaşım yapmıyordum. Aslında hayatımın merkezinde olduğu için paylaşmayı düşünememiştim. Aklıma nereden geldi de yazmayı akıl edebildim derseniz; internette bir oraya, bir buraya dolaşırken Madde Bağımlıları Merkezinde psikolog olarak çalışan Amerikalı “Abraham Twerski” amca uzun zaman sonra tekrar çıktı karşıma. Ve evet dedim! Bir sonra ki yazımın konusu nefes almak kadar önemli ve göz ardı edilerek sürekli kaçmaya çalıştığımız “stres” olmalı.
Stres ile alakalı yaptığınız araştırmalarda genelde edinebileceğiniz bilgiler “kalbe zararlıdır, erken ölüm getirir, stresten kaçın, üç beyazdan uzak durduğunuz gibi uzak durun” vs. olacaktır. İşte bunları söyleyenler yanlış biliyor! Evet vücut fonksiyonlarını etkilediği, hormonları ayaklandırdığı kısmına anatomik bilgim yeterli olmasa da katılıyorum fakat bir de bu hormonsal hengâme de psikolojik olarak durumu lehimize çevirebilme adımı var.
Kötü anları lehine çevir
Durumu lehine çevirme kısmını şahsım için özetleyecek olursam; hayatım boyunca ne zaman 1 kaybettiysem, hemen ardından 3 kazandım. Tabi bunu kumar masası hırsı olarak düşünerek yorumlamamız yanlış olacaktır. Sosyal hayatımdan ve iş hayatımdan söz ediyorum. Benim yaptığım hatalardan dolayı veya dış sebeplerden dolayı oluşan kaos ortamlarında sırasıyla; sorunun kaynağını tespit ederim, çözümün neler olabileceğini bulurum ve zihnimde her şey rayına oturduğu zaman harekete geçerim. Yani kendimize bir es vererek sonrasında harekete geçtiğimiz taktirde yanlışımızı, yanlış ile kapatmadan, kaosu dikkat seviyemizin had safhada olduğu bir beyin kullanarak yaptığımız muhteşem çözümlememiz ile lehimize çevirebiliriz.
Ve unutmayalım ki, savaş bittikten sonra sadece enkaz bulunmaz, mutlaka bir yerlerde ganimette bulunur. Burada ki asıl mevzumuz enkaz altında kalmak değil, ayakta ganimetleri toplayabilecek güce sahip olmaktır. Bir kaos ortamı var ise dikkatimiz ve alarm halde bulunmamız da o denli artmaktadır. Kaos ortamında, her koşul lehimizeyken, aleyhimize çeviren de ne yazık ki yine biz ve bizim anlık, üzerine tek bir saniye bile düşünmeden vermiş olduğumuz kararlar olmaktadır.
Stresin olmaması sinir sisteminin ölümü demektir.
Eustress (Faydalı stres)
Bu yazıyı yazmak için stres faktörünü bana hatırlatan Abraham Twerski‘ye dönecek olursak, strese dair harika konuşmasını da paylaşayım.
Istakozun Büyüme Hikâyesi
Istakozlar aslında yumuşak ve pelte kıvamında bir vücuda sahiptirler. Bu halleri ile kırılması son derece zor olan ve hiç genişlemeyen kabuklarının içinde yaşarlar.
Istakoz büyümeye devam ettiği zaman içinde yaşadığı kabuğu dar gelmeye ve ıstakozu sıkmaya başlar. Bu aşamada kendini yoğun baskı ve stres altında hisseden ıstakoz, avcı baklıklardan korunmak için bir kaya dibine çekilerek strese sebep olan kabuğunu kırmak için amansız bir mücadele verir. Uzun çabalar sonrası kabuğunu kırar ve bir süre sonra yeni büyük kabuğu oluşur. Doğal olarak büyümeye ve gelişmeye devam eden ıstakozun yeni kabuğu da bir süre sonra dar gelmeye ve ıstakozu tekrar strese sokmaya başlar. Istakoz yine bir kaya dibi bularak zor da olsa kabuğunu kırarak içinden çıkar ve yeni bir kabuk daha oluşturur.
Istakoz hayatta kaldığı süre boyunca bu durum defalarca yaşanır. Istakozun yenilenmesi ve gelişimi kendini rahatsız ve stres altında hissetmesiyle başlar ve değişimi ile devam eder. Istakozun gelişmesi için gereken tek uyaran kabuğun daralması ile gelen rahatsızlık hissi olur. Istakozun yaşam serüvenindeki kıssadan hisse; sıkıntı ve stres anlarının gelişime yönelik bir uyaran olduğu ve bunun büyümek için bir fırsata dönüştürülebileceğidir.
Twerski’nin yaptığı konuşmada en beğendiğim kısmı da eklemek isterim;
Istakozun büyümesine imkân sağlayan tetikleyici onun rahatsızlık duymasıdır. Eğer ıstakozların doktorları olsaydı, hiçbir zaman büyüyemezlerdi. Çünkü ıstakoz rahatsız hissederse hissetmez doktora giderdi, doktor ona antidepresanlar verirdi ve ıstakoz kendini iyi hissederdi. İlacın etkisiyle rahatlayan ıstakozlar kabuğunu hiçbir zaman çıkarıp atmazdı ve hiçbir zaman büyüyemezdi.
Abraham Twerski