Bir köy okulundan, metropol şehrin unutulmuş sokaklarına giden ve denk geldiğimiz takdirde senede bir kez görüşmeyi aksatmadığımız bir arkadaşımız var. Bu sene ki görevimizi de bundan üç gün önce yerine getirdik. Branşını söylemeyeceğim, bir devlet ortaokulunda öğretmen olarak çalışıyor. Ve branşı olmamasına rağmen, görüştüğümüz son gün bize Türkçe dersi vermek istedi…
Kimin -de ekini nerede ayrı veya bitişik kullandığı benim zerre umurumda değil. Hem taşrada hem metropolde bana yetecek uzunluklarda yaşamış biri olarak kimsenin konuşmasına da müdahale etmedim. Bu söylediklerime müdahil olmama çabamla beraber, benim hakkımda yapılacak ve yanlış bildiğimi düzeltecek her eleştiriye de açık olduğumu belirtmek isterim.
Kibar Olayım Derken Kırılanlardan Mısın?
Bahsi geçen arkadaşımızı dinlerken, aynı zamanda içimden onun taklidini yapmayı çok seviyorum. Hatta bu yüzden buluştuğumuzda sürekli onu konuşturmak için çabalıyorum. Çünkü konuştuğunda “fok balığı” gibi sesler çıkardığını düşünüyorum ve bu hoşuma gidiyor. (Bu kötü birşey değil arkadaşlar. Ben onu böyle seviyor-dum.) Örnek verecek olursak; “yanınıza geliyorum” demek isterken, “yınınıza gelioum” diyor. Nasıl olduğunu anlamadıysanız, televizyonda ki moda programlarına katılan ağzında ki salyadan habersiz, kibarlık abidesi yarışmacılar var ya? İşte onlar gibi konuştuğunu düşünün. Hiç bir bölgemize ait olmayan bir şive, kabul görmemiş bir mimik kullanıyor. Dediğim gibi, onu böyle seviyor-dum.
Fok Balığı Türkçesi Dil Bilgisi Kuralları
Bu zat-ı muallime bir anda karşımda konuşan arkadaşımın konuşmasına müdahale etme gereği duydu. Arkadaşım cümlesinin sonunda “geleyim” dedi ve bizim fok balığı “aaıoy ne kıdar şiivein var sinin. Kızım artık şiivei bırakma zımanı gilmedi mi? Onun aslı ‘gelim’ olmalı. Türkçe yızıldığı gibi okunan bi dil filan diil yaanii.” diye karşılık verdi. Bir de bana dönerek, bakışlarıyla onay vermemi bekledi. Tepkisiz kaldığım için olsa gerek, benim şiveli konuşup konuşmadığımı sordu. Cevap vermedim. Çünkü ailesi seneler önce şivesi gırtlak acıtan bir yerden, metropole göçmüştü, çünkü kendisi bir köy okulunda görevini yaparken, tayini çıktığından metropolün en arka sokaklarına gitmişti. Neticede ondan iyi bilemezdim. (Ki hiçbir zaman ne yazım bilgisi konusunda ne de diksiyon konusunda iddialı olmadım.)
Kızmadım, Üzüldüm
Üzüldüm… Bir insanın evrimleşmesine hatta mutasyon geçirmesine ve bu hatalı mutasyonla beraber doğruları eleştirecek haddi kendinde bulmasına üzüldüm. En çokta bir neslin, bir kısmına, bir fok balığının etki edeceği gerçeğine üzüldüm. Televizyonda ki programlar ile daha geniş kitlelere dokunan ve gençlerimizin bilinçaltını esir almış, ünü bir sonra ki sezona kadar süren yarışmacılara değinmiyorum bile.
Konuşmasını kulağımda canlandırdım “auauauau”
Var böyle insancıklar😑