Erdoğan yine yaptı yapacağını ve damat Albayrak için sosyal medya üzerinden yazılan yazılara sitem ederek “Bir an önce düzenlemeyi Meclis’e getirip sosyal medya mecralarının kontrol edilmesini istiyoruz.” dedi ve bir de ekledi; “Niçin YouTube, niçin Twitter, niçin Netflix, niçin şu, bu gibi sosyal medyalara karşı olduğumuzun ne demek olduğunu anlıyor musunuz? İşte bu ahlaksızlıkları ortadan kaldırabilmek için.” sözlerini söyleyerek içimize kurt düşürdü.
Şimdi hayal edelim; Netflix ve Twitter Kapandı!
Ticaret dahil olmak üzere her şeyi sosyal medyalardan yöneten bir dünyada, tüm bunları kısıtlı erişim ile kullanan bir Türkiye inanın benim için hayal edilebilir değil. Şöyle ki; televizyonda Netflix, PuhuTV ve Youtube dışında izlediğim tek karasal yayın yabancı sermaye olan National Geographic Wild diyebilirim. Çağımızın hızından dolayı artık reklamlara tahammülü olmayan bir nesiliz biz. Kaliteli içerik açısından değerlendirilecek olursa; bir cumartesi günü televizyonu açın ve kanalları zaplayın derim. Gündüz kuşağının ne kadar rezalet olduğu konusunda bana hak vereceksiniz! Akşam kuşağında ise belirli günlerde tek elin parmağını geçmeyecek kalitede içerikler var diyebiliriz.
Yani şöyle düşünün; Pandemi döneminde tüm Türkiye olarak, Survivor izlemek zorunda kaldık. Durum ne kadar vahim farkındasınız değil mi? Peki tek saniye boş durmadan, her an çalışarak binlerce lira vergi ödemek için çalıştığımız bir Türkiye’de, izin günümüzde evde oturarak televizyon keyfi yapalım derken, Netflix veya Youtube kapanırsa ve bu eziyete mahkum edilirsek? Taraflı bir medyanın, taraflı yayınları zaten izlenemezken, durum bizler gibi sosyal mecraları aklı selim şekilde sadece kültür ve eğlence için kullanan, vergi ödemek için çalışan bireyler için kafa dağıtalım derken, eziyetten başka bir şey olamaz.
Netflix sansür uygulaması
Olayı kapanma değilde sansür açısından bakarak değerlendirmek dahi istemiyorum! Zenci arkadaşımız filmin en zevkli yerinde “Fuck you!” diye bağırırken, ağzında bir kurbağa oluşup, alt yazıda “Lanet olsun dostum!” çevirisini okumak kandırılmaktan başka bir şey olmayacaktır. Eğer bunu isteseydim zaten hiç bu platformlar ile tanışmadan, her akşam açıp saçma sapan aşk dizilerinizi izlerdim değil mi?
Peki televizyondan ve film/dizi platformlarından uzaklaşıp gün içine gidelim; yolculuk yaparken, çalışıp bir kaç dakika ara verince, nefesleneyim diye oturduğunuz bir parkta cebinizden Nokia 3310’u çıkardığınızı ve yılan oyununu açıp oynadığınızı varsayın. Evet değerli dostlar, nostalji tabi ki harika bir şey ve sizden önce ben; teknolojiden uzak kalmak için çabalayıp, şebeke olmayan kamp alanlarına kaçan biri olarak paha biçilemez! Ama bu olayı 2020 dünyasında akıllı telefonlarınızı tuşlu telefondan öteye gidemeyecek bir kurgu ile kullandığınızı hayal edin ve en önemlisi sürekli olduğunu düşünün. Tüm dünya olaylardan anında haberdar olurken bizler sosyal medya platformları kapandığı veya sansürlendiği için televizyon kanallarının kendi görüşlerine göre yorumlamasıyla duymaya mahkum kalacağız.
Netice olarak hayali bile kötü
Hayali bile kötü değil mi? Arada bir iki beyaz beyinlinin “harika bir hayaldi!” dediğini duydum. Hayır değerli dostum, bir gün ve iki günden bahsetmiyorum. Sürekli sansürden bahsediyorum. Gerçekten komik değil ve güzel bir hayal değil. Tüm bu söylentilerin, söylenti aşamasından öteye gitmemesini temenni ediyorum. Ne sosyal medyaya ne de görsel platformlara sansür getirilmesi dahi kabul edilebilir değilken kapatılıyor mu korkusu yaşamak gerçekten güzel ülkemiz için çok üzücü! Çünkü biz sosyal bir toplumuz ve en önemlisi Kuzey Kore’de yaşamıyoruz.
Son olarak değinmek isterim; biz bu filmi geçen seneler de “Paypal Kapanacak” söylentileri ile yaşadık. Kapanacak dediler ve kapattılar. Web yayıncıları olarak, reklam gelirleri olan yüzlerce hatta binlerce doları transfer kanalı bulamadığımız için hibe etmek zorunda kaldığımız zamanlardan bahsediyorum. İnternet çağında yaşanan dünyada kolay erişimi sebebiyle, Paypal gibi ülkemize ciddi oranda döviz kazandıran bir platformu engelleyip uluslararası ödeme almayı ve ödeme yapmayı aracı bankalara komisyon ödemeye mecbur kıldılar. Ne oldu? Çalışıp binlerce lira vergi ödedik ve bir de üzerine elimizde kuş kadar kalan kâr payını bankalara komisyon ücreti yaptık.
Bu olay bana kendini Pikachu sanıp pencereden atan çocuğun olayının patlamasından sonra Pokemon’un ülkede yasaklanmasını hatırlattı. Bazen bir Pikachu, bazen bir damat; güzelim ülkemizde nelere vesile olabiliyor tekrar görmüş olduk.
Hayalî bile kötü!